son durum böyle. final haftası boyunca her sabah 7buçukta okulun kütüphanesine gidip akşam 9buçuğa kadar ders çalışıp yurda döndüm. it gibi çalıştıklarım dc, cb bilmem ne geldi. sosyal planlama dışındaki tüm dersler ezbere dayalıydı ve kelimenin tam anlamıyla bir sik bile öğrenmedim. sistem ezberci hocalara dayalı olunca sosyal planlama ve çalışma psikolojisi dışındaki derslere neredeyse hiç gitmedim. sosyal bilimlerde yöntem dersinde hiçbir akademisyenin ezberinden yazmayacağını iyi bildiğim kaynakça formüllerini ezberledim. şu an hiçbiri aklımda değil. hocalarımız öğretme temelli değildi bence, hocacılık oynadılar. böyle hocaların yetiştirdiği öğrenciler de keza intihalin anlamını bile bilmiyorlardı. ne bileyim bize nasıl kaynakça yazılacağını ezberletme, neden intihal yapılmamalı, hukuki yollarını etik açısından öğretmeye çalış. üçüncü sınıf kadar zorlandığım bir dönem hatırlamıyorum.-sosyal planlamayı bunların dışında tutuyorum, zira meryem hoca 20ye yakın makale okuttu, her hafta özetlerini çıkarıyorduk bu makalelerin. zorlanmadık mı belki, bikaç makalede ama şu an sosyal planlamaya dair tüm o dpt, eğitim, sosyal güvenlik, sağlık alanında ulus-devlet sürecinde neler yapıldı, şu an yapılmaya çalışılan şeylerin zaten kaç sene evvel öncesinden konuşulduğunu, nasıl bu denli vatandaş değil de müşteri haline geldiğimizi bir bir anlatabilirim. her neyse öğretmenleri geçtim yüzde on ve çan gibi bir sistemde öğrencilerin 'ben bölüm birincisiyim sen bilmiyosun tabiiii', 'benim diploma notumla yarışamaz o', asistanın yapmayacağım dediği derse bizzat öğrencilerin hocaya gidip yaptırdığı derste öğrenciler arasında çıkan bi tartışmada öğrencinin 'küfür edersem görürsün bak' deyişi.. yani nereye koşuyorsunuz? noluyo bölüm birincisi olunca cidden, hiç mi yüzünüz utanmıyo ders notu paylaşmazken, annem defterimi çöpe atmış derken, ne bileyim. böyle bir dönemdi. okula hiç gelmeyeyim, her hafta en az 3 gün okulun kapısının önünde toma görüyordum. yaklaşık iki senedir memur girişinden giriyorum. çünkü o tarafta kontrol etmiyorlar üstünü başını, çantanı karıştırmıyorlar. gene erasmus sınavında öğrenci kartımdaki fotoğrafı bana benzetemeyen hocaya 'vakit kaybediyorum uzatmazsanız sevinirim' dediğimde 'seni sınavdan atarsam görürsün' demesi. marmarada, çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri bölümüne dair berna hoca, selmin hoca, özgür hoca, meryem hoca, sibel hoca dışında diğer hocalardan pek bir şey alamadım. selmin hoca nefret söylemiyle ilgili çalışmak istediğimi söylediğimde kitap önerdi, kişi önerdi keza meryem hoca 'bende şu kitap var al istersen' demekte bir dakika bile tereddüt etmedi. berna hocayı hiç anlatmayayım zaten ben bu denli dolu bir hoca görmedim. bir dersini hatırlıyorum, tüm tahtayı kullanmıştı, enformel sektör oradan çocuk ve kadın işçiliği oradan uluslarası sermaye, küreselleşme, birsürü birsürü şey yazışını, selmin hocanın çoğu zaman ders anlatırken kafasından geçenlerin hangisini söyleyeceğine karar veremediğinde takılışını.
neyse işte, dediğim gibi sosyal bilimlerde yöntem dersinde ezberlediğim 4 sayfanın içindeki hiçbir bilgiyi hatırlamıyorum şu an, ama dönem boyunca öğrendiğim tek dersin, sosyal planlamanın her şeyini anlatabilirim. sonra evet benim de hoşuma gitmiyor ayda 700 lira ikinci öğretim parası vermek ama olmuyor işte o kadar çalışmayla taktik bilmeyince. gerek yok mazaret sınavlarına kasıtlı vize sınavı bırakmak, bütte daha yüksek geçerim kafalarına, geçin işte. çoğunuz nasılsa şimdiden dil okullarına, kpss kurslarına, bilmem ne iso sertifikalarına milyarlarca para döküyorsunuz özelde,kamuda çalışmak için. hepiniz birer işçi olacaksınız sonuçta. gidin bi nefes alın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder