bir senedir hayatımda bir adam var. çok güzel bir adam. insanın tüm düzenini altına üstüne getiren bir adam. hal böyle olunca eski eliften geriye artık haftada iki kez yıkanan, saçına başına giyimine çeki düzeni unutan, fotoğraf çekmeyen, arkadaşlarıyla vakit geçirmeyen, plan üzerine plan yapıp 'kültürsel' etkinlik yapmak yerine tüm günü sevgilinin yanında geçiren bir elif kalıyor.
fotoğraf çekmediğimin tiyatroya gitmediğimin vb şeyler yapmadığımın bir süredir farkındaydım, ama bunu sadece kısa süreli bir dönem zannediyordum. sahaftaydım, anıl sürekli sahafa bakmak zorunda olduğu için ben de kendimi orada durmaya şartlamıştım. yeldeğirmenindeki ev-sahaf-319-yurt dörtleminde gidip geliyordum. bir gün, -havanın güzel olduğu bir gün- canım dışarı çıkmak istedi. çıkamadım. geçen seneki gibi kadıköyden caddebostana kadar sahil kenarında yürümek istiyordu canım. bir türlü o sahaftan çıkamadım, cesaret edemedim. işte bu kadar değişmiştim.
fazla uzatmayayım, ben de, beni harekete geçirecek eski günlerime dönmek için derhal 'bir aylık acil eylem planı' yaptım. yalnız, ufacık şeylerden anlam çıkarttığı, yaprak çiçek toplayıp defterinde kurutan, müzede ağlayan kendi halinde insanı geri istiyordum.
evet, planım 5 nisanda başladı 5 mayısta bitiyor. bu sürede;
05.04 - keçeden 4 tane cüzdan yaptım.
08.04 - angel dayı'yı bitirdim. hatırladığım kadarıyla üç öykü vardı içinde, adrian(ki adımız gibi biliyoruz panait istrati kendisi) dayısının yitişini, kaderin yitirdiği canımangeldayı'sını anlatıyor. güzel ahlaklı adrian okuma alışkanlığımı kazanalı beri bana çok şey öğretti.
09.04 - gavur mahallesi'ni bitirdim. evet bir sahafımız var fakat henüz nitel kitapları içinde barındırmıyor. soo ben de rıhtımdaki metro kitabevinden ( tüm kitaplar %20 indirimli ) mıgırdiç margosyan kitabı aldım. bu yazarı daha önce hiç okumamıştım. ama madem ermeniyse, fotoğrafını ara güler çekmişse ve kitap aras yayınevinden çıkmışsa dedim tamam ! kötü olma ihtimali zaten yoktu ki.
10.04 - kadıköydeki bit pazarından her biri birer liradan 3 etek ve bir gömlek aldım.
11.04 - küçük sahnede 'yaşamak denen bu zahmetli iş' oyununu izledik anılla. devlet tiyatrolarının herhangi orta halli bi oyunu diğer tüm özel ve şehir tiyatrolarından daha nitel ve tabiki daha ucuz. 6 liraya izlediğim bu oyunun değerini ertesi gün anlayacaktım.
-mehmet ayvalıtaş meydanında anarşist vegan queer buluşmasına gittik. yorumlarım fazlaca iyi olmadığından ve facebookta bunun yüzünden bir arkadaşın tartışma çıkarması yüzünden buraya aktarmayacağım.
12.04 - arkadaşımızın amatör oyunu 'midirfillik'e gittik. oyun iki buçuk saat kadar bir şeydi ve oyuncular oyuna textten bağımsız olarak müdahale ettiler. baya baya baya kalitesiz, sıkıcı, abartılı bir oyundu. altkat sanattı sanırım yeri göt kadar bi yerdeydi ve ortalıkta kötü bir koku vardı. gelen tüm seyirciler de tanıdık vasıtasıyla ordaydı. tanıdıkla sanat mı olur yahu. en çok koyanı da tabi oyunun 20 lira olmasıydı....
-2 cüzdan diktim. çok tatlılar.
15.04 - bir kadının yaşamından 24 saat'i bitirdim. beni bu kadar içine alan bir kitap okumamıştım hiç. zweigın bahsettiği otel kafamda, tüm ayrıntılarıyla, ingiliz hanımefendisi tüm karakteriyle kafamda, anlatıcı kadın kafamda, yağmurun bastırdığı bankta oturan genç adam, tanğrım!
16.04 - fındık bahane projesine seçildim. arapçaya devam etmem gerek!
Evet, imrenerek okuduğum doğrudur.
YanıtlaSil