12.10.24

yaşadığım ilk fiziksel taciz ilk okul zamanlarımdaydı. köyümdeydim. sevale, ödev yapmaya mı gidiyordum, yoksa ödevden çıkmış mıydım, hayır sevale gittim, kapıyı çaldım, mavi demir bir avlu kapısı. evde yok. geri mi döndüm yoksa hakikaten çıkışta mı oldu olanlar ? 3.sınıf olabilir. çocuğun ismini hatırlayamıyorum, sevalgilin bi çaprazındaydı evleri. arkamdan yürüyüp pandik attı. yani parmağını götüme soktu çamaşırımın üstünden. olayı o sırada nasıl kavradım bunu da hatırlamıyorum. fakat eve vardığımda annem ocakta bir şeyler pişiriyordu, ona anlattım mı anlatmadım mı ? annem ciddiye aldı mı almadı mı ? kanal d'de piton yılanlı film vardı. dışarıda saklambaş oynuyorduk, ezan okundu. babam nagihangilin avlu kapısının önünden gözüktü. dövecek, ya da uzun saatler sürecek öğütler verecekti. çok sinirliydi. ezandan önce eve gitmeliydim aslında. eve varmadığıma mı kızmıştı, çöpteki calpolü içtiğime mi ? dövmüş müydü ? nagihangilin avlularının iki kapısı vardı. çarşıya bakan kapının ilerisi yıkık, kerpiçten yapılma evlere çıkıyordu. ev de değil duvarlardı aslında sadece kalan. orası bana hep gizemli gelirdi hehe. diğer kapı da güvensiz bulduğum bi yola çıkıyordu. yolun tam tersi bizim evin aşağı kapısına varırdı. bizim avlumuzda iki ev vardı. biri beton diğeri kerpiç. kerpiçte kalanın adı, yine hatırlayamadım. iki manyak erkek çocuğu vardı, anaları da hırsızdı. ama çok çalışkandı, sürekli boktan tezek yapıp satardı orda burda, tezek paralarıyla ev bile aldı köyden. çok manidar, kapitalist düzende bokun para etmesi. bir ara, çok şiddetli bi yağmur yağarken büyük oğlanlarından biri şemsiyeyle bizim evin kenarından geçerken şemsiyenin üstüne verandadan bir soba kurumları akmasın diye asılabilen hazneler olurdu, çocuğun kafasına onu fırlatıp eve kaçtım. çocuğun kafası kanamış, sonrasında annesi anneme söylemişti. 'ben yapmadım' dedim. yalçın tosunun kitaplarına, hanekenin beyaz bant filmine kendimi bu kadar anlamsız bir şekilde yakın hissetmem bundandı sanırım. çocukluk, saf kötülük bi yerde. uygun koşullar sağlanmadığı sürece. babam annemi o zamanlar döverdi, beni de döverdi. beni 18 yaşıma kadar dövdü. bi akşam, kız kardeşim tarlalar için traktörlere takılan sivri uçlu (çapa olabilir) demir aletin üstünden düştü. baldırı yarıldı. 8-9 cm bir açıklık. o korkuyla kardeşimi eve bırakıp ananeme kaçtım, çünkü neden kardeşime bakmamıştım, suçlusu bendim, kesin dövecekti. hemen haberleri olsaydı dikiş atılırdı, öyle olunca iz kalmazmış. hemen haber vermedik, o sırada kardeşim neler yaşadı bilmiyorum. arife! analarının adı arifeydi. benim bisikletimi, kömürlüğümüzdeki bi şeyleri çalmışlardı. bisikleti babam buldu arifelerin eski evlerinden. vay be, aslan babam ! bi gün eve playstation ile geldi, herkül ve crash bandicot. dayım da oynamaya gelirdi. herkülün sekizinci bölümünü geçemezdim. dayım da bi garipti. dedem onu lise yaşında askeri okula verdi, dayım ömür boyu sürecek bir kin besledi özgürlüğü elinden alındı diye. gerçi üniversite puanları da pek iyi değildi. gizli saklı aşk mektuplarını okur, lacivert ciltli kareli defterinde yaptığı amatör graffitileri incelerdim. neyse devam ederim sonra. bugünlük bu kadar tramva yeter.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder